-Eternity Paradoxes by Dr. Oz.-
1. If the universe was timeless, all matter would have dissipated into space an eternity ago due to the 2nd law of Thermodynamics in action, resulting in the maximization of entropy, hence, complete saturation of all available energy. This would be so regardless of infinite matter, given that space must be of a greater degree of infinity in order to allow matter to roam in it (cf. “Heat Death Paradox“).
2. If the universe was timeless, all matter would have quantum-tunneled their stable bounds too given infinite time, resulting in the disintegration of all states and structures an eternity ago. This would be so regardless of infinite matter.
3. If the universe was infinite, (in accordance with my father’s “Universal Matter Architecture” theory making GTR obsolete) every single point in space would be subject to instantaneous & infinitely intense gravitational force from every possible direction since eternity (unless there is a cosmic horizon-limit to gravity’s reach), yielding null gravitational force on the whole only in case of actual points, while tearing up all three dimensional structures and forbidding coagulation of material bodies of even infinitesimal sizes.
4. If it could be suggested that new matter is generated sporadically to stimulate the energy-wise dying medium, then the whole of space would have been filled to the brim with matter an eternity ago.
5. If it could be suggested that matter is put in and taken out sporadically, either of two contradictory scenarios would be true at the same time: A: Universe would have filled to the brim an eternity ago. B: Universe would have emptied an eternity ago. At least everything should have irreversibly tipped over to one side.
6. If there was limitless matter at all in the universe, there would be an infinite number of every person… A monistic timeless unending cosmos with countless matter (protons, electrons, whatnot) in it directly implies that there existed/exists/will exist not only an infinite number of everybody and everything, but also infinite instances (histories) of everything throughout (child you, teenager you, adult you, senior you, etc…) during the flux of all relativistic events. The probability of another version of someone existing every instant within the same time-flow and the same “thought configuration” is at maximum in such a universe model. Hence, an infinite number of flashes and sparks of anybody’s mind everywhere would result in the totality of sensation: total white-out in the vision, total frequency surge in the ear at maximum decibels, total taste explosion in the mouth, total sensations on the skin, etc… Everybody would know everything there is to know, see, hear, touch, smell, etc… and indeed be paralyzed by such an “explosion of synaesthesia”.
7. Finally, how can the human mind (which is supposedly “made up of matter only”) conjure images and thoughts that defy the laws of physics in a universe operating in accordance with the laws of physics? Should one say that human consciousness is just some special organization of matter and nothing more, howcome it can conjure up irrational thought in a universe that is governed solely by physical laws? We DO NOT observe, for example, a rock or a chair to embody within it a representation of the outside world that defies physics. Unlike this, living beings – humans in this case – are capable of fantasies and “irrational” thinking. A child can believe in Santa Claus; people can believe in the resurrection of Christ; Muslims and Jews can believe in Moses splitting the waters of the Red Sea with his staff; China and India have incredible epic tales; Ancient Greeks have their amazing mythology; Merlin the magician does fabulous feats in the Legend of Camelot… These defy the established laws of the cosmos. How is it that a brain supposedly composed simply of matter & energy can contain a representation of the outside world that defies the conditions and boundaries of that world? It is a paradox to claim that a materialist-monist universe may yield a human mind that can conceptualize dreams and fantasies that defy the physics out of which it supposedly arose (cf. “cartoon physics“).
Therefore, all these paradoxes prohibit a timeless, endless, infinite content monist world. The only solution is that the material universe is limited in age and content and that our reality is at least dualistic.
Dr. Ozan Yarman (2012-2013)
Dr. Oz. tarafından “Sonsuzluk Paradoksları”
1. Eğer kainat başlangıçsız olsaydı, tüm madde Termodinamiğin II. yasasının hükmü gereğince sonsuz zaman evvel çoktan uzaya dağılmış, entropi doruğa ulaşmış, dolayısıyla eldeki bütün enerji tam doygunluğa ulaşmış olurdu. Madde sayısız miktarda olsun yahut olmasın bu böyle olacaktı; zira uzay, içinde maddenin gezinebilmesi için, haliyle daha büyük bir sonsuzluk kardinalitesine sahip bulunmayı gerektirmektedir (bkz. “Isıl Ölüm Paradoksu“).
2. Eğer kainat başlangıçsız olsaydı, tüm madde sonsuz süre içinde istikrarlı vücut sınırlarından kuvantum dalma-çıkma (tunneling) yoluyla muhakkak atlamış olacaktı. Bu da, bütün hallerin ve yapıların sonsuz zaman önce tuzla-buz olmuş olması sonucunu beraberinde getirmektedir. Madde uçsuz bucaksız olsun yahut olmasın bu böyle olacaktı.
3. Eğer kainat sonsuz olsaydı, (pederimin Genel Göreliliği işlevsiz kılan “Evrensel Madde Mimarisi” kuramı gereğince,) uzaydaki her nokta üzerine ezelden beri muhtemel her durağan istikametten anında ve sonsuz şiddette gravitasyonel kuvvet biniyor olmalıydı (meğer ki kütleçekimi erişiminde “kozmik bir ufuk sınırı” bulunsun). Bundan dolayı, ancak noktasal boyutlar sözkonusu olduğunda toplamda sıfırlanan bir gravitasyon etkisi geçerli olacağından, üç boyutlu yapılar paramparça olacak ve en küçüğünden bile madde varlıklarının topaklanmasına asla imkan olmayacaktı.
4. Eğer denilebilseydi ki, enerji kuraklığına doğru kaçınılmaz biçimde yol alan ortamı canlandırmak üzere gelişigüzel anlarda ve konumlarda yeni madde oluşagelmektedir… O vakit, bütün uzay sonsuz zaman önce tıklım-tıkış madde ile dolmuş olmalıydı.
5. Eğer iddia edilebilseydi ki, gelişigüzel anlarda ve konumlarda yeni madde oluştuğu gibi, madde yine öylece kayboluyor… O vakit birbirleriyle çelişkili şu iki senaryonun her biri aynı anda doğru olurdu: A) Kainat sonsuz zaman önce ağzına kadar dolmuş olurdu. B) Kainat sonsuz zaman önce maddeden tamamen yoksun kalacak şekilde boşalırdı. En azından herşeyin geri dönüşü olmayacak bir biçimde bu vechelerden tekine yatması beklenirdi.
6. Eğer kainatta gerçekten sınırsız miktarda madde olsaydı, her bireyden sonsuz adet olurdu… Monistik (tekcil), başlangıçsız, nihayeti olmayan ve uçsuz bucaksız madde (protonlar, elektronlar, vs…) dolu bir kainat, yalnızca herşeyden ve herkesten sonsuz adet varolduğu/varolmaya devam ettiği/varolacağı anlamına gelmekle kalmaz, tüm relativistik zamanların akışı içinde herşeye dair sonsuz miktarda anların (tarihlerin) üstüste geleceğini de ima eder (nitekim çocukluk, ergenlik, yetişkinlik dönemleriniz, vs…). Böyle bir kainat modelinde, kişinin farklı bir versiyonunun aynı zaman akışı içinde ve aynı “düşünce konfigürasyonuna” sahip olarak an-be-an bulunma olasılığı doruktadır. Dolayısıyla, herhangi bir kimsenin her yerde sonsuz kere çakıp duran zihni, duyularının bütünüyle yüklenmesine yolaçar: Görüntüde göz-kamaştıran bir bembeyazlık, duyuşta en yüksek desibelli tüm frekansların kulağa topluca abanması, ağızda tat patlaması, deride en şiddetlisinden her tür hissediş, vs… Herkes bilinebilecek herşeyi bilir, görür, duyar, dokunur, koklar, vs… idi ve kuşkusuz bu “sinestezya çarpılması” ile daimen paralize olurdu.
7. Son olarak, (sözde sırf maddeden ibaret olan) insan zihni nasıl oluyor da fizik kanunlarına göre devinen bir kainatta o fizik kurallarına düpedüz aykırı hayaller ve düşünceler peydahlayabiliyor? Eğer denebilseydi ki, insan idraki yalnızca ama yalnızca özel bir madde yapılanmasından ibarettir, bu şey nasıl olup da tamamen fizik kurallarına göre işleyen bir dünyada mantıksız düşünce üretebiliyor? Mesela, bir taşın veya iskemlenin bünyesinde, fiziğe meydan okuyacak şekilde dış dünyanın içsel temsiliyetini göremeyiz. Buna karşın, canlılar ve bilhassa da insanoğlu, fantaziler kurup “irrasyonel” düşünebilirler. Bir çocuk Noel Baba’ya inanabilir; insanlar Hz. İsa’nın dirilişine inanabilirler; Müslümanlar ve Yahudiler Hz. Musa’nın Kızıl Deniz sularını asasıyla ikiye ayırdığına iman edebilirler; Çin ve Hindistan’da akıllara durgunluk veren destanlar vardır; Antik Yunan afallatıcı bir mitolojiye sahiptir. Büyücü Merlin Camelot Efsanesi’nde inanılması pek güç hünerler sergiler… Bütün bunlar kainatın yerleşik kanunlarına aykırıdır. Şimdi nasıl oluyor da, güya safi madde ve enerji yığını olan beyin, dış dünyanın bir temsilini o dünyanın sınırlarını ve koşullarını hiçe sayarak bünyesinde barındırabiliyor? Materyalist-monist bir kainatın, içinden çıktığı fiziği inkar edecek şekilde rüyalar ile fantezileri somutlaştırabilen bir insan zihni üretebileceğini iddia etmek paradokstur (bkz. çizgi film fiziği).
Demek oluyor ki, zikredilen bütün paradokslar, başlangıçsız, nihayeti olmayan, uçsuz bucaksız madde içeriğine sahip monist bir dünya tasavvurunu batıl kılmaktadır. Tek çözüm, maddi kainatın yaşça da miktarca da sınırlı oluşudur ve içinde bulunduğumuz gerçekliğin en azından dualistik (çift unsurlu) bir kurguda olması gerektiğidir.
Dr. Ozan Yarman (2012-2013)
The article below lucidly supports the dualistic or pluralistic nature of existence at the quantum level by requiring an “observer” to cause collapse of entangled states and all their respective histories, leading to “oneself”s implementation of decisions & actions in the material world:
http://www.sciencedaily.com/releases/2014/01/140116085105.htm
The centuries-old puzzle as to how a different mental substance can cause effect on matter is therefore resolved. The observer is none other than what I call “SENTINENCE” or “soul substance”, which thus presumably quasi-interacts with matter. This is undoubtedly the end of that narrow-minded Dawkins-Dennett type of blind machine-like evolution, as it introduces a whole new scope of cosmic awareness via which lifeforms are intertwined beyond simple materialistic means and ends.
Below is a diagram showing
1: An amoral monist totality where all actions are imposed deterministically,
2: A purposeless (each to its own) existential duality,
3: The Mutazili Pluralist reality where both ethics and purpose can occur simultaneously, since the human mind can broadly exercise freewill even within the limits imposed by instincts, urges, proclivities, pre-conditionings and pre-dispositions.